22 Mart 2018 Perşembe

Kehribar Kolye Mucizemiz


  Kehribar yeni çağın popüler simgesi. Özellikle erkek bebek ve çocuklarda "Neden kolye takıyor?" tepkisine sıklıkça sebep olan hani. Sonra uzun uzun açıkladığınız.. "O kolye değil aslında.." diye devam eden. Bir taş değil öncelikle bilelim. Kozalaklı ağaçların doğal reçineleşmiş hali. %100 doğal antibiyotik özelliği içermekte.
 
Peki biz neden kehribar kullanıyoruz? 
-Sağlığa ve bağışıklık sistemi gelişimimize katkı sağlıyor.
-Salyayı kesinlikle azaltıyor.
-Dişlerimiz çok uzun sürede ve çok geç çıkmasına rağmen acımızı azaltıyor ve ağrımızı kesinlikle alıyor.
-Virüs dışı ateş problemi yaşamıyoruz.
-Diş kaynaklı gıda reddini engelliyor.
-Rahat uyku sağlıyor.
-Boğaz enfeksiyonuna iyi geliyor.
-Fazla estetik, çok güzel duruyor.
-Bebeğimle bütünleşip onun bir sembolü haline geliyor. Onunla eskiyor ve bu benim çok hoşuma gidiyor.
-Her boncuk arası bir düğüm olduğundan ve ip kalitesini bildiğimden asla güven sorunu yaşamıyorum.
-Çok bir önemlisi ben statik elektriği topladığı için nazar boncuğu niyetine de kullanıyorum.
 
Nasıl kullanıyoruz?
Bebekken henüz tam boyunları çıkmadığı için sıktığından bileğine dolayıp takardım.3 aylıktan beri kullanıyoruz.
Taktığımdan beri uyku ve banyo dahil hiçbir zaman çıkarmadım.
Asla oynayıp çekme vs yapmıyor çok bebekliğinden beri kullandığı için çok alışık. Kolye gibi görmüyor.
 
Bence faydasını tartışmak yerine en ufak bir faydası olsa bile kardır diye düşünmeli. Ben faydasını çok gördüm ve en önemlisi faydası olduğuna inanıyorum. Eğer siz de faydası olacağına inanırsanız sizi kırmaz ve olur diye düşünüyor, sevgilerimi sunuyorum.
 
Görüşmek üzere!
 

16 Mayıs 2017 Salı

Çaldı Siren Sesi, Geldi Çattı Veda Vakti !



  Aylardır birlikte çok güldük, çok yorulduk. şimdi geldi veda vakti. Artık anne işe dönmeli! Nasıl yani, dönmek de nerden çıktı, böyle iyiydi? Yok efendim iyi falan değildi. Sana iyi gibi geliyordu, hatta şahaneydi aynalara bakmamak, memeler dışarda, saçlar dağınık gezmek. Ocakta taşan yemekler, soğuk kahveler, bisküviyle dolan mideler sana bebeğinin armağanıydı. Zaten senden iyi ona kimse bakamazdı. Evet bakamaz belki de sana kim bakacak? Bu böyle nereye kadar? Kadın olduğunu unuttuğunda bebeğin sanma ki seni alkışlayacak. Ne zaman ki aklı erince o da sana şok olacak. O yüzden sen iyi mi erteleme daha fazla. Göğüslerinden korkma sağar verirsin. Evde bakacak anneanne, babaanne de varsa ohh tadından yeme. Ne zaman ki işe döndün, kendine yeniden geldin ve bebeğin için işte o zaman en kaliteli, en havalı, en eşsiz anne oldun. O'nlu vakitler artık daha anlamlı, daha az yorulduğun için tahammülün daha yüksek, özlemin uçsuz bucaksızken kucaklaşmalar daha sıkıca, öpücükler daha boğucu. Sonra yatana kadar parti var efendim Bim Bam Bom!


  Tamam iyi güzel de ne zaman ve nasıl olacak? Ben ondan ayrılma ihtimalini hiç düşünmedim ki? E ben de düşünmedim. Hatta şöyle söyleyeyim bunun bana iyi geleceğini söyleyen annelerin, Anne'liklerini sorgulardım içten içten. Çünkü o güne dek tam tamına 10 aydır onu kokladım ve onsuz bakkala dahi gitmedim, üstelik bu eşsiz bir birliktelikti. Ama daha güzeli benim oldu; onu anneme emanet edip düzenli hayatıma döndüm ve artık onun her ihtiyacını en iyi şekilde karşılayabilecek, en güçlü ve en bağlı anneydim. Şöyle ki her zaman çok pozitif yaklaşırım herşeye. Bu benim yaşama tarzım. Onunla ayrılışımın ilk günü bile zor değildi desem? Kapıda beni el sallayarak gönderdi, ben de kahkahalarla çıktım dışarı. İçim ağladı ama sadece içim. Öyle belli falan etmedim. E onun mutlu olduğunu hissettiğim ilk an da ilk saatlerdi zaten, ondan sonra bu zorlayıcı süreç başlamadan bitti bizim için. Hatta o kadar eğlenceli oldu ki kapıyı ben çıkarken üzerime kapatmak onun için büyük bir zevkti. Tabii burda büyük iş ona bakan neşe dolu, çatlak anneannenindi. Ona minnettarım.

  Bunun için tavsiyelerim var sana: 1- Bakacak kişi her kimse çocuğunla devamlı vakit geçiren, onun tanıdığı, hatta çok sevdiği birisi olmalı. Çocuk bir anda güvenmediği, tanımadığı birisiyle kendisini bulduğunda şok yaşayabilir. Kendini onun yerine koy; sen ister misin tanımayıp sevmediğin birisiyle saatlerce sohbet etmek? 2- En az 6 ay onu bırakmamalısın derim. Hatta 7 ay seni aktif emmiş, artık bu işin üstadı olmuş, ek gıdayı da rahatlıkla tüketebiliyor olmalı. 3-Ona asla bunun negatif bir durum olduğunu hissettirmemelisin. Giderken ve geldiğinde neşeli, kahkahalı, tamamen pozitif olmalısın. Ve onunla olduğun her dakika sadece onunla olup, ona kendini doyurmalısın. 4- Gece emzirmesini asla kesmemeli, tüm gece emzirmelisin ki sütünde kayıp yaşamayasın. İşyerinde herhangi bir pompa devamını halledecek.

  Hadi iyi ayrılışlar! Unutma herkese çaldı çalacak o sirenin sesi, sen iyi mi iyi yönet bu veda halini! Sorun varsa çekinme sor yorumlarda, sen yeter ki kaygılanma. Sevgilerimle :)

27 Şubat 2017 Pazartesi

Sen De Kim Oluyorsun 'Uyku Eğitimi' ?!



  Eveet herkese merhabalar uzunca bir süredir üzerinde durmak istediğim konu başlığı: Sen de kim oluyorsun uyku eğitimi?!
  Kimilerine göre şartsındır artık, kimilerininse bir türlü içine yatmazsın ben gibi. Modernleşme, eğitim, ilerleme çoğu kez iyiydi oysaki, görmeseydim seni. Psikologları dahi ikiye böldün. Bildiğim, anladığım birşey varsa o da; Sen olmamalısın! Hiçbir bebeğe dokunmamalısın. Bırak anneleri dokunsun, sarsın. Söylesene hangi memeli canlı çağırıyor seni, görmüş geçirmiş insan memelisi haricinde? Hangi bebek arkadaş etmiş, koklaşıyor seninle? Bebek diyorum sana, bebek. Büyüse de insana göre henüz çok yeni, fazla yeni, yenidoğmuş neredeyse. Kaç ay geçecek üzerinden de alışacak bu dünyaya? Annesinin sıcacık karnından çıkmayı o mu istedi? Sorsaydın belki kalacaktı daha. Orada istediğinde yatar, istediğinde de kalkardı. Doğdu ya iyiki, sevindin dimi. İnsanlar peşinde geziyor, sana bedel ödüyor, bebeğini ağlatmaya kıyıyor. Henüz altındaki bezinden haberi olmayan bebeğin uykusunun eğitiminin şartları şurtlarını kurcalıyor. Seni yok etsek şöyle. Bebeğimizin sesini dinlesek. O uyuduğunda biz de uyusak, bir süre en azından. Birlikte yapabileceğimizi hissettirsek. Uykuya geçişin bir facia olmadığını, doğal bir durum olup, günlük yaşayışın eğlenceli ve faydalı bir paydası olduğunu önce kendimiz kazısak zihnimize.. Korkmasak uyumaktan, uyutmaktan. Belli uyku öncesi ritüeller belirlesek; banyo, ninni, kitap, dans gibi. Sana ihtiyaç kalmasa?
  Neyden eminim ve seni neden sevmiyorum biliyor musun? Hiçbir bebek için annesinin parmağının ucu kadar olamaz en pahalı ipekten battaniyen. Hiçbir annenin kokusunun ml’i edemez senin en hoş kokan saf deterjanınla yıkanmış bilmem ne marka nevresim setin. Ağlayan hiçbir bebeğin yüreğini avutmaz senin tahta yürekli beşiğin. Yani sen minicik bir bebeğin dermanı olabilecek son Şey bile değilsin.

  Bebeğinize güvenin. Onu tahta beşiklerde ağlamaya mecbur bırakarak, çaresizliğe mahkum ettiğiniz her saniyenin öcünü sizden alacak. Özgüveni eksik, ağladığında bile annesine ulaşamayacak kadar aciz, sığınacağı bir dalı olmayan, çaresizliğiyle baş başa kalmış bireyler yetiştirmeyin. Büyüdüğünde sizi umursamadığından, aranızdaki bağın kuvvetsizliğinden ah’layacağınızı bile bile, kollarınızdaki şefkati esirgemeyin ondan. Elli kere ağlasa elli kere gidin yanına. Elli kere sarılın. Bir derdi olmadığından ne kadar eminsiniz öyle ki, 5 dakika, 10 dakika ağlayıp sakinleşmesini bekleyebiliyor, bunun adına da eğitim diyebiliyorsunuz. Bence siz kendinizi eğitin, katlanabileceğiniz kadar bebek yapın. O kadar bebek bakın. Maymunlar bile kucağında uyuttuğu bebeğinin üzerini samanla örterken sevgisini sonuna kadar vermenin hazzıyla size nispet yapıyor. Sen de kim oluyorsun uyku eğitimi?! 

23 Ekim 2016 Pazar

Emzik ve Biberon Kardeş Olmuş, Anne Sütü Hepsine Küsmüş


  Geldik Masal prensesimin geçmişe dönüp baktığında kendisinin neden hiç emzik, biberonlu resmi olamayacağını öğrenmeye. Pardon bir tane olacak, o da buradaki, o da fake :) Gelen sorular sıklıkla 'Emzik kullanıyor musunuz? Mama kullanmalı mıyım?' şeklinde. Bunları kendi dilimde yanıtlamak istiyorum. Araştırmacı bir anne olarak, gözlemlerim sonuçlarından sizlere fikirlerimi aktaracağım.
  Ben hiç emzik kullanmadım, hastane çantama koymadım, bebeğimin ihtiyacı olarak saymadım. Aynı şekilde ayırt etmeden biberonu da ekliyorum. Kendimce bahsetmem gerekirse emzik doğada olmayan, yapay, plastik bir maddeden ibaretse bebeğimin neden ilk çantasında bulunmalı? Ona verilmiş bir lütuf varken daha emme şansı verilmeden neden kendisine başvurulmalı? Ayrıntılar bilinerek mi veriliyor, bilinmeden mi bu önemli. Bilinerek, ihtiyaç dahilinde (çoğul anneleri, zorlu şartlarda, stres altındaki, sağlık sorunları yaşayan vs anneleri tenzih ediyorum)  verilmesi dışında kabul edemediğim sebeplerini sayayım. Öncelikle hiçbir emziğin yapısı anne memesiyle aynı olamıyor maalesef. Nasıl ki hiçbir mama anne sütüne benzeyemiyorsa bir türlü onun gibi. 'Meme dokusunda' ibareleri maalesef ki pazarlama saçması. Çünkü bebek meme emerken yaptığı sağma hareketini, hiçbir emzik ya da biberonda uygulayamıyor. Bu sebeple farklı ağız hareketleri yapmaya alıştığından meme aldığından bu sefer memede zorlanıyor. Biberon alıyorsa akış memedeki gibi süreksiz, kesik, zor, az, değişen miktarda olmadığı için biberon kolay geliyor. E sonra neden bebek memede zorlansın ki, tembellik hoşuna gitmez mi?
  Gelelim emziğin sakinleştirme boyutuna. Bebek neden plastik bir madde ile sakinleşsin ki; anne şevkati ve ten teması varken. Anneden alacağı duygusal tatmini altından da olsa hangi emzikten alabilir ki? En iyi emzik herkes için her yerdeyken, en iyi anne kendi bebeği için biricik değil mi? 
  İlk 3 ay bebeğin tepkilerinden meme bağımlısı olmasından korkan anneler bilmezler mi ki doğanın işini bildiğini? Bebeğin emmeyi öğrenmek için, sütün bollaşması için ve o müthiş anne bebek bağının oluşması için o kadar emdiğini? Unutmuyoruz ki ilk 3 ay evet çok zor, sonraki aylar da belki hala zor ama ilk 3 ay emzirdiğiniz miktarda artık vücudunuz süt üretecek ve bebeğiniz ne kadar çok emdiyse vücudunuz o bebeğe yetebilmek adına o kadar daha fazla süt üretmeye devam edecek. Bebeğiniz emdikçe süt üretiminiz artacak, arttıkça bebek daha çok emecek. Ve doğal bir döngünün içine gireceksiniz. Sonuçta emzirmek ya da süt üretmek bir mucize değil fazla abartmamak gerek; doğada her memeli bu şekilde büyütmüyor mu bebeğini? Emzirmek yerine emzik ve biberon veren bir hayvan var mı? Ya da ilk insanlar bunların hangilerine başvurmuştu? İşte bu sebeple gereksiz icatlar sayıyorum kendilerini. Sonra bebek emzik bağımlısı olduğunda bir de ona sormadan ondan koparma çalışmaları başlıyor. O zaman buna alışan, bağımlısı olan bebeğe haksızlık edilmiş olunmuyor mu?
  Bir de tüm bu sebeplerin dışında gelişimi açısından olumsuz etkilerinden bahsedeyim dersem en başta her istediğinde sesini çıkaramayan, konuşmasını engelleyen ve etkin iletişim becerisini körelten..diye başlayabilirim. Ağlaması gereken, ağladığında annesinin şevkatli kucağına ihtiyacı olan bebeğin ağladığında ağzına tıkıştırılan emzik onu susturduğunda sadece susan, stresini atamamış bebek.. diye devam ederim. Salgıladığı hormonların uyku problemleri yarattığını ve açlığını dahi anlayamayan bebek.. diye de bitiririm. Damak, ağız yapısı bozukluğuymuş falan da hiç değinmiyorum bile.
  Sonuçta bebek emzik alıyor, biberona geçiyor. Her seferinde daha az ten teması, daha az meme. Daha az ten teması, daha az meme. Daha az ten teması, daha az daha az meme.. döngüsüne giren bebek tamamen memeden kopabiliyor ve memeden uzak bebek daha az anne sütü, daha az, daha da az.. derken bu süreç de sonlanıyor. Bu noktada imdada mama yetişiyor. Emmek en doğal hakkı olan bebeklerin bu hakkı elinden alınıyor ve içeriği anne sütüne yaklaşamayacak değişik pazarlama taktikleriyle sunulan mamalar bebeğin besini oluyor.
  Sen bence kendine güven. Bebeğini taşıyan ve doğuran bedenin elbette onu bakıp büyütecek güce sahip. Ve emzirmek gerçekten bir mucize değil. Aksine en ilkeli. Ve unutma bebeğinin ihtiyacı bilmem kaç dolara alacağın hiçbir emzik ya da biberon denen plastik bir madde değil, sadece senin kokun, tenin ve sıcaklığın. Ondan esirgeme. Güç bedeninde.
  Bunları bin bir çeşit emzirme zorluğu çekmiş bir anne olarak yazdım. Sabrederek sen de başarabilirsin. Sözlerim doğal durumlarda geçerlidir, istisnai durumlara ya da kararlara saygım sonsuzdur. Farklı problemleri olan anneler bu konuda destek alabilir bu işin uzmanlarından. Soruların varsa yoruma bırakabilirsin. İyiymiş de emzirme sorunlarım var dersen de onla ilgili de bir yazı paylaşacağım. Sevgiler.
  

21 Ekim 2016 Cuma

Bu Prenses Ne Yiyor Ne İçiyor?



  Evet şimdi çokça karşılaştığım bu sorunun cevabını vereceğim; Prensesin birşey yeyip içtiği yok, anne sütünden başka. Ben bu soruyu, Prenses'in annesi ne yiyor ne içiyor?, olarak revize ediyorum.
  Şöyle ki ben yediklerimin direkt bebeğimi etkilediği inancındayım. Bu sebepledir ki 45 kiloluk ben şuanki 60 kilomu umursamaz haldeyim.. Çünkü biliyorum ki ben ne yiyorsam o da onu yiyor. Emzirme sürecinde diyete katiyen karşıyım. Minicik bebeğim neden benimle birlikte diyet yapsın ki? Üstelik bu konuda seçim şansı yokken. Belki herşeyi tatmak istiyor, ah bir söyleyebilse :) Bunu bir örnekle desteklemek istiyorum. Bebeğime bu dönem kan damlası verdi sağlık ocağı. Fazla araştırdığım için bu damlaların Paraben içerdiğini öğrendim ve kendi kararımla bir kaç gün vermeden farklı bir doktora gittim. Ve doktor kararımdan ötürü beni tebrik etti, kullananlar varsa değinmek istiyorum ki, 4-5 yıldır kullanılan bu damlaların yurtdışında paraben içermeyenleri mevcutken, ülkemizde maalesef yok ve etkileri tartışılır. Doktorum da; "Sen yersen ihtiyacı kalmaz, sütünle karşılanır." dedi. Bu sebeple daha fazla pekmez ve türevlerini tüketiyorum artık. Ne de olsa ben yeyince bebeğim de yemeyecek mi?
  Emziren bir anne olarak süreçte doğduğundan beri 'Emziren anne çayları' ndan destek alıyorum. Humana Still Tea bende inanılmaz etkili. Gün içinde en az 1 fincan tüketmeye özen gösteriyorum. Gece için de bir 'İyi Geceler' çayı almadan uyumamaya çalışıyorum. Demin de bahsettiğim gibi asla diyet yapmıyorum. Herşeyden tatmaya özen gösteriyorum. Kestane balı, polen bağışıklık sistemimi destekliyor, bana zindelik veriyor. Her sabah tüketmeye çalışıyorum. Asla es geçemeyeceğim ki bulgur, mercimek ve soğan çok iyi süt yapıyor. Özellikle akşam menünüzde tercih ederseniz gece bol süt üretirsiniz. E tabi prenses çok geziyor. Gezerken annesi yanından asla 'Vitamom's Emziren Anne İçeceği' ni eksik etmiyor. Dışarıda çok pratik oluyor. Hem sıvı ihtiyacınızı karşılıyor hem de kalsiyum ve magnezyum kaynağı. Bana enerji veriyor ve iyi geldiğine inanıyorum. Bir de Milupa Lactamil sütlü içecekten bahsedeceğim. Ara sıra onu da alıyorum. Süt miktarını arttırma iddiası zaten yok, olan sütün besleyiciliğini arttırıyor. Bu tarz ürünlerin faydası kişiden kişiye değişir fakat benim izlenimlerim bu şekilde.
  Sorusu olanlar yorum bırakabilir, yardımcı olabilirsem ne mutlu :)

9 Ekim 2016 Pazar

Masal Diyarında Serüven Başlıyor




   Herkesin bir doğum hikayesi olacak elbette. Bizimkisi de tecrübesizlikler eşliğinde başladı prensesimle.
   Normal mi sezaryen mi? Kaç kilo? Boyu? Hafta sonu yap da rahat gelelim? Şekerleri hazır mı? Hepsi anlamını yitiriyor aslında doğumdan sonra. Her ne yolla olursa olsun, şekeri olsun olmasın doğumuyla kucağına aldığın an bambaşka bir serüven başlıyor aslında. Artık doğum şeklinden daha önemli bir şey ve daha büyük bir sorun var: Sütün var mı? Varsa yetiyor mu? Hepsini geçtim ben bebeğime konsantre oldum ve hislerimi yaşadım, iyi ki de yaşadım. Güzel bir hastanede çok iyi bir hekim ile doğum yaptım. Fakat sonrası mı? Kabus.
   Sizi tek bir konuda bilgilendirmeyen (özellikle mi bilemedim) hemşireler karması. Eğer bilseydim ki ilk 3 gün kolostrum adı verilen sütüm gelecek, bunun bir damlası dahi bebeğimi doyurmaya yetecek, asla pompayla değil elle sağılacak, bebek sık sık memeyle buluşacak hiç yaşamazdım onca sıkıntıyı. Tek bildiğim emzirmem gerektiğiydi, sürekli verdim, sürekli.. Hiç uyumadım 2 gün boyunca elimde ufacık bir beden, ağzını açıp senden istediği belli, memen. Sütümün olmadığını iddia eden hemşirelere inatla verdim. Direkt teklif ettikleri "Mama verelim?". İzin vermedim. Kolostrumun her damlasını içirdim ve annelik içgüdülerimle hareket ettim. 2-3 saatte bir emzir kuralını yıktım, meme tiryakisi bir bebek yaptım. Her bebek sarılık geçirir kuralını da kolostrumun gücüyle yıktım. Evet ben çok yoruldum fakat yoran süreç değil bilgisizliğimdi.
   Ama artık herşeyi ayrıntısına kadar biliyorum ve bilmeyenlerin çile çekmemesi için elimden geleni yapıyorum. Her türlü doğum-sonrası sorunuzu cevaplandırmaya hazırım.