16 Mayıs 2017 Salı

Çaldı Siren Sesi, Geldi Çattı Veda Vakti !



  Aylardır birlikte çok güldük, çok yorulduk. şimdi geldi veda vakti. Artık anne işe dönmeli! Nasıl yani, dönmek de nerden çıktı, böyle iyiydi? Yok efendim iyi falan değildi. Sana iyi gibi geliyordu, hatta şahaneydi aynalara bakmamak, memeler dışarda, saçlar dağınık gezmek. Ocakta taşan yemekler, soğuk kahveler, bisküviyle dolan mideler sana bebeğinin armağanıydı. Zaten senden iyi ona kimse bakamazdı. Evet bakamaz belki de sana kim bakacak? Bu böyle nereye kadar? Kadın olduğunu unuttuğunda bebeğin sanma ki seni alkışlayacak. Ne zaman ki aklı erince o da sana şok olacak. O yüzden sen iyi mi erteleme daha fazla. Göğüslerinden korkma sağar verirsin. Evde bakacak anneanne, babaanne de varsa ohh tadından yeme. Ne zaman ki işe döndün, kendine yeniden geldin ve bebeğin için işte o zaman en kaliteli, en havalı, en eşsiz anne oldun. O'nlu vakitler artık daha anlamlı, daha az yorulduğun için tahammülün daha yüksek, özlemin uçsuz bucaksızken kucaklaşmalar daha sıkıca, öpücükler daha boğucu. Sonra yatana kadar parti var efendim Bim Bam Bom!


  Tamam iyi güzel de ne zaman ve nasıl olacak? Ben ondan ayrılma ihtimalini hiç düşünmedim ki? E ben de düşünmedim. Hatta şöyle söyleyeyim bunun bana iyi geleceğini söyleyen annelerin, Anne'liklerini sorgulardım içten içten. Çünkü o güne dek tam tamına 10 aydır onu kokladım ve onsuz bakkala dahi gitmedim, üstelik bu eşsiz bir birliktelikti. Ama daha güzeli benim oldu; onu anneme emanet edip düzenli hayatıma döndüm ve artık onun her ihtiyacını en iyi şekilde karşılayabilecek, en güçlü ve en bağlı anneydim. Şöyle ki her zaman çok pozitif yaklaşırım herşeye. Bu benim yaşama tarzım. Onunla ayrılışımın ilk günü bile zor değildi desem? Kapıda beni el sallayarak gönderdi, ben de kahkahalarla çıktım dışarı. İçim ağladı ama sadece içim. Öyle belli falan etmedim. E onun mutlu olduğunu hissettiğim ilk an da ilk saatlerdi zaten, ondan sonra bu zorlayıcı süreç başlamadan bitti bizim için. Hatta o kadar eğlenceli oldu ki kapıyı ben çıkarken üzerime kapatmak onun için büyük bir zevkti. Tabii burda büyük iş ona bakan neşe dolu, çatlak anneannenindi. Ona minnettarım.

  Bunun için tavsiyelerim var sana: 1- Bakacak kişi her kimse çocuğunla devamlı vakit geçiren, onun tanıdığı, hatta çok sevdiği birisi olmalı. Çocuk bir anda güvenmediği, tanımadığı birisiyle kendisini bulduğunda şok yaşayabilir. Kendini onun yerine koy; sen ister misin tanımayıp sevmediğin birisiyle saatlerce sohbet etmek? 2- En az 6 ay onu bırakmamalısın derim. Hatta 7 ay seni aktif emmiş, artık bu işin üstadı olmuş, ek gıdayı da rahatlıkla tüketebiliyor olmalı. 3-Ona asla bunun negatif bir durum olduğunu hissettirmemelisin. Giderken ve geldiğinde neşeli, kahkahalı, tamamen pozitif olmalısın. Ve onunla olduğun her dakika sadece onunla olup, ona kendini doyurmalısın. 4- Gece emzirmesini asla kesmemeli, tüm gece emzirmelisin ki sütünde kayıp yaşamayasın. İşyerinde herhangi bir pompa devamını halledecek.

  Hadi iyi ayrılışlar! Unutma herkese çaldı çalacak o sirenin sesi, sen iyi mi iyi yönet bu veda halini! Sorun varsa çekinme sor yorumlarda, sen yeter ki kaygılanma. Sevgilerimle :)

27 Şubat 2017 Pazartesi

Sen De Kim Oluyorsun 'Uyku Eğitimi' ?!



  Eveet herkese merhabalar uzunca bir süredir üzerinde durmak istediğim konu başlığı: Sen de kim oluyorsun uyku eğitimi?!
  Kimilerine göre şartsındır artık, kimilerininse bir türlü içine yatmazsın ben gibi. Modernleşme, eğitim, ilerleme çoğu kez iyiydi oysaki, görmeseydim seni. Psikologları dahi ikiye böldün. Bildiğim, anladığım birşey varsa o da; Sen olmamalısın! Hiçbir bebeğe dokunmamalısın. Bırak anneleri dokunsun, sarsın. Söylesene hangi memeli canlı çağırıyor seni, görmüş geçirmiş insan memelisi haricinde? Hangi bebek arkadaş etmiş, koklaşıyor seninle? Bebek diyorum sana, bebek. Büyüse de insana göre henüz çok yeni, fazla yeni, yenidoğmuş neredeyse. Kaç ay geçecek üzerinden de alışacak bu dünyaya? Annesinin sıcacık karnından çıkmayı o mu istedi? Sorsaydın belki kalacaktı daha. Orada istediğinde yatar, istediğinde de kalkardı. Doğdu ya iyiki, sevindin dimi. İnsanlar peşinde geziyor, sana bedel ödüyor, bebeğini ağlatmaya kıyıyor. Henüz altındaki bezinden haberi olmayan bebeğin uykusunun eğitiminin şartları şurtlarını kurcalıyor. Seni yok etsek şöyle. Bebeğimizin sesini dinlesek. O uyuduğunda biz de uyusak, bir süre en azından. Birlikte yapabileceğimizi hissettirsek. Uykuya geçişin bir facia olmadığını, doğal bir durum olup, günlük yaşayışın eğlenceli ve faydalı bir paydası olduğunu önce kendimiz kazısak zihnimize.. Korkmasak uyumaktan, uyutmaktan. Belli uyku öncesi ritüeller belirlesek; banyo, ninni, kitap, dans gibi. Sana ihtiyaç kalmasa?
  Neyden eminim ve seni neden sevmiyorum biliyor musun? Hiçbir bebek için annesinin parmağının ucu kadar olamaz en pahalı ipekten battaniyen. Hiçbir annenin kokusunun ml’i edemez senin en hoş kokan saf deterjanınla yıkanmış bilmem ne marka nevresim setin. Ağlayan hiçbir bebeğin yüreğini avutmaz senin tahta yürekli beşiğin. Yani sen minicik bir bebeğin dermanı olabilecek son Şey bile değilsin.

  Bebeğinize güvenin. Onu tahta beşiklerde ağlamaya mecbur bırakarak, çaresizliğe mahkum ettiğiniz her saniyenin öcünü sizden alacak. Özgüveni eksik, ağladığında bile annesine ulaşamayacak kadar aciz, sığınacağı bir dalı olmayan, çaresizliğiyle baş başa kalmış bireyler yetiştirmeyin. Büyüdüğünde sizi umursamadığından, aranızdaki bağın kuvvetsizliğinden ah’layacağınızı bile bile, kollarınızdaki şefkati esirgemeyin ondan. Elli kere ağlasa elli kere gidin yanına. Elli kere sarılın. Bir derdi olmadığından ne kadar eminsiniz öyle ki, 5 dakika, 10 dakika ağlayıp sakinleşmesini bekleyebiliyor, bunun adına da eğitim diyebiliyorsunuz. Bence siz kendinizi eğitin, katlanabileceğiniz kadar bebek yapın. O kadar bebek bakın. Maymunlar bile kucağında uyuttuğu bebeğinin üzerini samanla örterken sevgisini sonuna kadar vermenin hazzıyla size nispet yapıyor. Sen de kim oluyorsun uyku eğitimi?!