Eveet herkese merhabalar uzunca bir süredir üzerinde durmak
istediğim konu başlığı: Sen de kim oluyorsun uyku eğitimi?!
Kimilerine göre şartsındır artık, kimilerininse bir türlü
içine yatmazsın ben gibi. Modernleşme, eğitim, ilerleme çoğu kez iyiydi oysaki,
görmeseydim seni. Psikologları dahi ikiye böldün. Bildiğim, anladığım birşey
varsa o da; Sen olmamalısın! Hiçbir bebeğe dokunmamalısın. Bırak anneleri
dokunsun, sarsın. Söylesene hangi memeli canlı çağırıyor seni, görmüş geçirmiş
insan memelisi haricinde? Hangi bebek arkadaş etmiş, koklaşıyor seninle? Bebek
diyorum sana, bebek. Büyüse de insana göre henüz çok yeni, fazla yeni, yenidoğmuş
neredeyse. Kaç ay geçecek üzerinden de alışacak bu dünyaya? Annesinin sıcacık karnından
çıkmayı o mu istedi? Sorsaydın belki kalacaktı daha. Orada istediğinde yatar,
istediğinde de kalkardı. Doğdu ya iyiki, sevindin dimi. İnsanlar peşinde
geziyor, sana bedel ödüyor, bebeğini ağlatmaya kıyıyor. Henüz altındaki
bezinden haberi olmayan bebeğin uykusunun eğitiminin şartları şurtlarını
kurcalıyor. Seni yok etsek şöyle. Bebeğimizin sesini dinlesek. O uyuduğunda biz
de uyusak, bir süre en azından. Birlikte yapabileceğimizi hissettirsek. Uykuya
geçişin bir facia olmadığını, doğal bir durum olup, günlük yaşayışın eğlenceli
ve faydalı bir paydası olduğunu önce kendimiz kazısak zihnimize.. Korkmasak
uyumaktan, uyutmaktan. Belli uyku öncesi ritüeller belirlesek; banyo, ninni,
kitap, dans gibi. Sana ihtiyaç kalmasa?
Neyden eminim ve seni neden sevmiyorum biliyor musun? Hiçbir
bebek için annesinin parmağının ucu kadar olamaz en pahalı ipekten battaniyen. Hiçbir
annenin kokusunun ml’i edemez senin en hoş kokan saf deterjanınla yıkanmış bilmem
ne marka nevresim setin. Ağlayan hiçbir bebeğin yüreğini avutmaz senin tahta
yürekli beşiğin. Yani sen minicik bir bebeğin dermanı olabilecek son Şey bile
değilsin.
Bebeğinize güvenin. Onu tahta beşiklerde ağlamaya mecbur
bırakarak, çaresizliğe mahkum ettiğiniz her saniyenin öcünü sizden alacak. Özgüveni eksik, ağladığında bile annesine ulaşamayacak kadar aciz, sığınacağı bir dalı olmayan, çaresizliğiyle baş başa kalmış bireyler yetiştirmeyin. Büyüdüğünde
sizi umursamadığından, aranızdaki bağın kuvvetsizliğinden ah’layacağınızı bile
bile, kollarınızdaki şefkati esirgemeyin ondan. Elli kere ağlasa elli kere
gidin yanına. Elli kere sarılın. Bir derdi olmadığından ne kadar eminsiniz öyle
ki, 5 dakika, 10 dakika ağlayıp sakinleşmesini bekleyebiliyor, bunun adına da
eğitim diyebiliyorsunuz. Bence siz kendinizi eğitin, katlanabileceğiniz kadar
bebek yapın. O kadar bebek bakın. Maymunlar bile kucağında uyuttuğu bebeğinin
üzerini samanla örterken sevgisini sonuna kadar vermenin hazzıyla size nispet
yapıyor. Sen de kim oluyorsun uyku eğitimi?!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder